Robotu Kim Buldu ?
Robotu Kim Buldu: Robot bilimi ve ilgili teknolojilik gelişmeler 20. yüzyılda ortaya çıkmış olsa da, robotların insan tarafından icat edilen otomasyonunun, çok daha eski tarihlere dayandığını söyleyebilriz. Mesela Antik Yunan mühendisi Alexandria’nın otomatik hareket edebilen yüzlerce farklı harika makinenin olduğuna tanıklık eden iki farklı makalesi vardı. Tabii ki hiçbir tarihsel gerçeklik 20 ve 21. yüzyıllardaki robotların evrimiyle rekabet edemeyecek düzeyde olsada, robotların tarihine göz atmakta fayda var.
Robot tarihi:
Peki; nereden geldi bu robot terimi ? Aslında bu kelimenin ortaya çıkış öyküsü de oldukça enteresandır. Dönemin ünlü bilimkurgu yazarı Isaac Asimov, 1941 tarihinde yayınladığı “Yalancı” isimli öyküsünde “Robot” ismini yanlışlıkla kullanmıştır. Bu ilginç hatırlatma bir kenarda dursun, 1920’li yıllardan önce robot kelimesi yerine “otomat” kelimesinin kullanıldığını söylemekte de fayda var. Otomatların veya günümüzdeki isimleriyle robotların; daha basit bir özetle insanoğlunun yapabileceği işlerin bazılarını mekanik ya da elektronik olarak yerine getirebilecek bir aygıt olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında; Yunan efsanesi Pygmalion‘dan, Mary Shelley’nin Dr. Frankenstein’ına ve Arthur C. Clarke’ın HAL 9000’inine kadar; insanlık tarihinde pek çok kaynakta hareket eden makineler ve insanların yaşam formunu arttıran otomatik cihazlardan bahsedilmekte.
Birçok kaynak, Antik ve Orta Çağ’da otomatların (robotların) varlığından ve popülerliğinden bahsetmektedir. Özellikle, eski Yunanlılar ve Romalılar; çeşitli gündelik aletler, oyuncak ve dini törenlerin bir parçası olan basit otomatlar geliştirmişlerdir. Hatta Yunan Tanrısı Hephaestus’un, bir atalyöde çalışarak, basit otomatlar yaptığı da bazı kaynaklarda yer almaktadır. Ancak bu otomatların hiçbiri günümüze ulaşamamıştır.
Arap bilgin Al-Jazari (1136-1206) otomatların saatler ve dini ibadetlerin bir parçası olarak oldukça popüler olduğundan bahsetmekte. Örneğin fil görünümlü büyük bir saat, müzikal bir robot (otomat) ve içecek servisi yapan garson otomatı gibi. Hatta sembolik olarak yapılan ve elindeki haçı öpen bir otomat keşişten de bahsedilmekte. Bunun yanı sıra; hayvansal ve insansı figürlere bürünen pek çok otomatta geliştirilmiştir. Ancak 18. yüzyılda otomatlar daha iyi kavranmıştır. Teknolojik verilerle çok daha karmaşık sistemlere cevap verecek otomatların yapılabileceği düşünüldü. Örneğin Fransız mühendis Jacques de Vaucanson; flüt çalan bir insan figürüne bürünmüş biyomekanik otomatın icat edilmesini başarmıştır.
Viktorya dönemi robotları:
Sanayi Devrimi ve Viktorya döneminin meşhur İngiltere’sinde ise; mühendislik ve bilime artan ilginin sonucunda, artık ivme hızla günümüz robotik teknolojilerine kadar evrilmiştir. Charles Babbage (1791-1871), on dokuzuncu yüzyılın başlarından sonlarına kadar bilgisayar biliminin temellerini geliştirmek için çalıştı. Başarıya ulaştığı en önemli projeleri arasında fark motoru ve analitik motor bulunmaktaydı. Bu sistemler kaynakların yetersizliği nedeniyle hiçbir zaman tam olarak bitirilememelerine rağmen, mekanik hesaplamaların temelini oluşturmuşlardı.
Otomatlar 19. yüzyıl boyunca eğlence sektörünün vazgeçilmezlerinden olmaya devam etmişlerdir. Fakat bu döneme paralel olarak bu tarz imalatları çok daha verimli ve etkin hale getiren buluş; buharla çalışan makinelerin ve motorların gelişimi oldu. Bunun yanında fabrikalar da, birçok ürünün imalatında ve üretimindeki iş yükünü hafifletmek ve daha hızlı imalatı teşvik etmek amacıyla makineler kullanmaya başladılar.
Robotu Kim İcat Etti ?
Yirminci Yüzyıldan Günümüze:
1920’de Karel Capek, R.U.R. adlı oyununu çıkardı. Aynı zamanda bu oyunda “robot” kelimesini de tanıttı. Oyunun ismi “tekdüzen veya zorla çalıştırma” gibi Slavca anlamlar içeriyordu. Ancak, ilk endüstriyel robotun çalışmaya başlaması için bir otuz yıl daha beklemek gerekecekti. 1950’li yıllarda George Devol, 1961’li yıllarda anca çalışmaya başlayacak New Jersey’deki bir General Motors fabrikasındaki kalıp dökümlerini taşıyacak olan robotik kol cihazı Unimate’i tasarladı. Bu aynı zamanda ilk çalıştırılabilir ve bunun yanında programlanabilir robottu. Bununla birlikte Devol, girişimcisi Joseph Engelberger ile ilk robot üretim şirketini kurmuştu. Yine 1950’li yıllarda Kuka, Volkswagen için birçok noktaya hareket edebilen otomatik bir kaynak makinesi geliştirmiştir.
1968 yılında motor devi Kawasaki, hidrolik bir robot tasarımının lisansını aldı ve bunları işlemeye başladı. 1969’da GM (General Motor), tesislerinden birinde Unimates Robot kullanarak, gövde kaynaklarının %90’ınını bu cihazla yaptı. 1970 yılında ise, Stanford Üniversitesi, bugün hâlâ bilinen ve küçük parçaların montajı için kullanılan; aynı zamanda dokuma ve basınç geri bildirim seçeneklerini içeren Standart Kolu geliştirdi.
Bunun yanında makalemizde sıklıkla yer verdiğimiz otomatik kaynak, makinelere bağlı şekilde elverişsiz koşullarda bile yüksek kaliteli kaynaklar yapabildiğinden; endüstriyel robotların önemli bir uygulaması haline gelecekti.
1970’ler:
Kuka (Dünyaca tanınmış robot üreticisi), 1973 yılında endüstri standartı haline gelen altı eksenli kolu geliştirdi. Bu aynı zamanda elektrikli robotların ortaya çıkmaya başladığı zamandır. Aynı sene içerisinde, Cincinnati Milacron, ticari kullanım için mikrobilgisayar kontrollü endüstriyel robotu tanıttı. Yetmişli yılların sonuna kadar ciddi ilgi gören robotu; tamamen elektrikli ve mikroişlemci kontrollü bir robot, yüksek hassasiyetli yerleştirme robotu, küçük parçaları montaj yapabilen PUMA robotu ve punta kaynak robotları takip etti.
1980’ler:
80’lerde, Rhode Island Üniversitesi bir tanıtım yaptı. GM adına çalışacak üç yeni robot geliştirilecekti; bunlar aynı zamanda özel bir programlama diline tabi olacaktı. Bu sayede fabrikalarda ve çeşitli sektörlerde hız ve kapasite sorununun yükseltilmesi sağlanmış olacaktı.
1990’lar:
İlk paketleme robotları geliştirilmiştir Yine aynı seneler içerisinde robotların kontrol sistemleri ve senkronizasyonlarına çeşitli yenilikler getirilmiştir.
2000’ler:
2003 Yılında ise NASA’ya ait; Spirit ve Opportunity isimli ikiz robotlar, Mars gezegeninde beklenenden fazla kalmayı başararak; insanlığa gezegenle ilgili göz alıcı bilgiler göndermeyi başardı. Bu aynı zamanda robot teknolojileriyle ilgili gelinen noktanın, akıl almaz seviyelere eriştiğinin de ispatıydı. İçinde bulunduğumuz 2021 yılı sonrası düşünüldüğünde, robotların; oyuncaktan, eğlence sektörüne, kurtarma asistanlığından, askeri sistemlere kadar pek çok alanda da insanları hayrete düşürecek gelişmeler yaşatacağı da aşikârdır..